28 Şubat sürecinde ekonomiden sorumlu bakan olan Güneş Taner, holdinglere kayyım atanmasına tepki gösterdi. Makul şüpheye dayanarak şirketlere el konulmasının Cumhuriyet tarihinde örneği olmadığını anlattı. 28 Şubat döneminde sermayeye el koyma taleplerini kabul etmediklerini söyledi.
8 bin kişinin çalıştığı Kaynak Holding‘e kayyım atanmasına tepki dinmiyor. 28 Şubat sürecinde ekonomiden sorumlu olan ANAP’lı Devlet Bakanı Güneş Taner, devasa bir holdinge Makul şüpheyle el konulmasının Türkiye tarihinde örneği olmadığını açıkladı. 28 Şubat 1997’deki tarihi Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları arasında ‘İslami sermaye ile mücadele’ yaptırımı da vardı. Refahyol hükümetinden sonra kurulan koalisyonda ekonominin sorumluluğunu üstlenen Taner, bir MGK’da yeşil sermaye diye nitelenen banka ve holding isimlerinin verildiğini, kapatma ya da el koyma istendiğini ancak buna şiddetle karşı çıktığını anlattı. Sermayenin yeşili, kırmızısı, sarısı olmayacağını, istenen şeyin hukuk devletinde yeri olmadığını muhataplarına söylediklerini belirtti. Kaynak Holding’e kayyım atanmasının da hukukî; olmadığını ifade etti.
Güneş Taner, o gün yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Toplantıya (MGK) katılan bir istihbarat yetkilisi İslami banka ve holdinglerin isimlerini detaylarıyla vererek bunların yeşil sermaye kapsamında olduğunu anlattı. ‘Yeşil sermaye’ diye adlandırılan bu banka ve şirketlerin kontrol altına alınması, el konulması ya da kapatılmasını tavsiye edenler oldu. Toplantıya başkanlık eden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu taleplerin ardından bana söz verdi. Benim ilk sözüm ‘yeşil sermaye’ ifadesinin yanlışlığınaydı. ‘Hukukun hakim olduğu bir ülkede sermayenin yeşili, kırmızı, sarısı, olmaz.’ dedim. ‘Hukukla bağdaşmayan bu tür taleplerin yarın bir gün hesabı da sorulur.’ dedim. ‘Devletin sana verdiği yetkiyi kötüye kullandın, yazılı kanuna bağlı olmayan bu tür işlemleri neden yaptın, diye de sorulur.’ dedim. Cumhurbaşkanı Demirel, söylediklerime hak verdi ve ‘yeşil sermaye’ diye adlandırılan şirketlere yönelik hukuksuz hiçbir işlem yapmadık.”
KAYYIMLARA 105 BİN TL MAAŞ HANGİ YETKİYLE VERİLİYOR?
Güneş Taner, bir şirkete kayyım atanabilmesi için ispatlanmış, hukuka aykırı bir suçun delilleriyle birlikte sabit olması gerektiğini belirtti. Kaynak Holding’e kayyım atanmasının, tıpkı Koza İpek Holding’de olduğu gibi hukuksuz olduğunu ifade etti. Kaynak Holding’e atanan kayyımlara 105’er bin lira maaş verilecek olmasına da tepki gösterdi: “Devlet adına bir şirkete atanan kayyımlara ödenecek maaş en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarı’nın aldığı parayı geçmemeli. Hakim, 105 bin lira gibi fahiş bir maaşa nasıl karar verebiliyor, hangi yetkiyle?”
MAKUL ŞÜPHEYLE KAYYIM, TEŞEBBÜS HÜRRİYETİNE AYKIRI
Güneş Taner, herhangi bir şirkete hiçbir somut delil ya da kesinleşmiş mahkeme kararı olmaksızın, sadece ‘makul şüphe’yle kayyım atanmasının teşebbüs hürriyetine de aykırı olduğunu belirtti. Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulan ve muhasebesi sürekli denetlenen şirketlere yönelik kayyım ya da el koyma gibi işlemlerin hukuk tarafından sınırlı durumlarda devreye sokulduğunu kaydetti. Gerek Koza İpek Holding gerekse Kaynak Holding’e kayyım atanmasında hukuken ciddi sorunların bulunduğunu anlattı. Şimdiye kadar hiçbir şirket ya da holdinge bu şekilde kayyım atandığına şahit olmadığını vurguladı.
1,5 yıllık denetimlerde hiçbir suç unsuru bulunamayan Kaynak Holding’in 19 şirketi ile vakıf ve derneğine önceki gün 7 kayyım atanmıştı. Kayyım kararını veren Sulh Ceza Hakimi Ali Arslan Giritli, eğitim kurumlarına bağış yapılmasını ve çalışanların birbirine ‘abi’ diye hitap etmesini ‘suç delili’ saymıştı.