İktidarın seçim öncesi muhalif medyayı susturmaya yönelik operasyon hazırlığında olduğu iddiasına muhalefetten sert tepki geldi. Siyasiler, bürokratları uyardı: “Medyayı susturmak için siyasi bir operasyona imza atanlar suç işlemiş olur. Bu hükümet gittiği zaman işledikleri suçların hesabı sorulur!” 7 Haziran’da 13 yıllık iktidarını kaybeden AKP’nin, 1 Kasım seçimleri öncesi özgür medyaya yönelik operasyon hazırlığı yaptığı iddiaları kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu. Özellikle son dönemde gelen şehitler ve şehit cenazelerinde AKP’ye yönelik tepkilerin önüne geçmek isteyen AKP’nin, medyayı susturma girişimine muhalefetin tepkisi de sert oldu. İşte o görüşler:
HESAP SORMA VAKTİ GELİYOR, AZ KALDI!
MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural: “Milletin olan bitenden haberinin olmasından endişe ediyorlar. Millet olan biteni görmesin, görürse yanarız düşüncesindeler. PKK ile müzakere eden, terör örgütünü öven, teröristler için gözyaşı dökenleri millet görmesin istiyorlar. Kendi medyalarında istediklerini yazacaklar ve vatandaş sadece bunları duysun istiyorlar. Amaç ve hedefleri medyayı susturmak ve medyada muhalif tek bir ses bile çıkmasını engellemek. Gerçeklerden korkuyorlar. Millet gerçeği öğrenirse diye korkuyorlar. Anayasa’ya göre basın araçları müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz. Bunlar ise el koyma hevesindeler. Bu susturma hevesi, giderek diktatörlüğün korkudan dolayı daha büyük baskı ve tehdidi olarak ortaya çıkacak. Erdoğan, ‘terör örgütüne arka çıkanlar medya kuruluşuysa kapısına kilit vurulur’ demiş. O zaman önce PKK’yı meşrulaştıran AKP ile suç ortağı HDP’ye el koymak lazım! AKP’nin bu yöndeki emirlerini uygulayacak bürokratları da çok dikkatli olmaya davet ediyorum. Hesap sorma vakti geliyor, az kaldı. Kanunsuz emri kimse uygulayamaz, burası hukuk devleti. Hukuka aykırı iş ve işlem yapanlar hakkında millet nezdinde alacağımız yetki ile biz de hesap sorarız.”
HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ ENGELLENEMEZ!
CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi: “Geçmişte bu suç imalatlarının hangi sonuçlarla karşılaştığını gördük. Şimdi aynı sonuçlarla karşılaşırlar. Hiç tavsiye etmiyorum. Basın özgürlüğü aynı zamanda vatandaşın haber alma özgürlüğüdür. Bu patrona verilen bir hak değildir. Vatandaşın haber alma hakkıdır. Haber alma hakkı güvencede olan toplumlar demokrat toplumlardır. Bunu kimse engelleyemez, engelleyenler suç işlemiş olurlar. Sanmasınlar ki bugünkü bu iktidar hep duracak! Yeniden seçime gidilmesinin asıl nedeni çoğunluğu kaybeden AKP iktidarının, ‘Bir hükümet kurulursa acaba bize hesap sorulur mu?’ korkusu. Seçime gitme nedeni bu. Dolayısıyla medyaya baskı gibi bir planları olabilir ama 1 Kasım’dan sonra bunu uygulamışlarsa bunun hesabı hiçbir koalisyon görüşmesi beklenmeksizin kendilerinden sorulacaktır.”
TETİKÇİLER, SUÇLARININ BEDELİNİ ÖDERLER
MHP Balıkesir Milletvekili İsmail Ok: “Bu demokrasinin özüne de, ruhuna da aykırıdır; ancak demokrasiye inanmayan, tek adam, tek parti olmak isteyenler bunu yapabilir. Dolayısıyla bu tür davranışlara girenler öncelikle bu ülkeye, bu millete zarar verir ve kendi sonlarını hazırlar. İnanıyorum ki böyle bir yanlışa girerlerse bunda en büyük bedeli, bu davranışı sergileyenler ödeyecektir çünkü Türkiye demokrasiyle yönetilmektedir, bundan dönüş yoktur. Bugün hayalî; düşmanlar yaratarak, kendisinden olmayan herkesin yok edilmesi gerektiğini ilan edenler ve uygulamalarıyla da bunu gösterenler, bu yaptıklarını hukuk önünde misliyle ödeyeceklerdir; makamları ve mevkileri ne olursa olsun. Özellikle bunların Milli Eğitim’deki taşeron tetikçileri, bunları fazlasıyla ödeyeceklerdir.”
ELLERİMİZİ AÇAR, O GAZETELERE SAHİP ÇIKARIZ
MHP Manisa Milletvekili Zeynel Balkız: “Böyle bir şeye hükümetin gücü yetmez. Medya halkın gözü kulağı, eli ayağı. Eğer böyle birşeye teşebbüs ederse ben şahsım başta olmak üzere bizler o gazetelerin önünde o televizyonların önünde ellerimizi kollarımızı açar, mani olmaya çalışırız. Bu vatandaşlık görevidir. Ve hür medyaya sahip çıkarız.”
Bu tür el koymalar sahiplerine zarar verir
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Twitter fenomeni Fuat Avni’nin gündeme getirdiği ‘seçim öncesinde muhalif medyaya el konulacak’ iddialarını değerlendirdi. Basına yönelik operasyona imza atanların bu işten zarar göreceklerine işaret eden Kamalak, “Şu nazik dönemde bu tür el koymalar, sahiplerine bile zarar verir.” dedi. Partisinin genel merkezinde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan SP lideri, AKP’nin çözüm sürecinde yaptığı hatalarla PKK’nın 81 ilde yayılmasına neden olduğunu söyledi. PKK’nın silahlandığını, emniyet güçlerinin pasifize edildiğini belirten Kamalak, şöyle konuştu: “İçeriğini hükümet üyelerinin bile bilmediği başlangıçta ‘Kürt açılımı’ denen, sonra ‘demokratik açılım’ diye isimlendirilen, daha sonra ‘barış süreci’ diye adlandırılan, nihayet ‘çözüm süreci’nde karar kılınan uygulama çerçevesinde; yurtdışındaki bir kısım terörist, gösterişli bir törenle Türkiye’ye getirilmiş, sonra dağdaki silahlı unsurlar şehre indirilmiş, şehirdeki teröristler, sürekli takviye edilerek bütün illere yayılmıştır. Bir tarafta bunlar olurken, diğer taraftan emniyet güçleri pasifize edilmiştir. Devlet, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan adeta çekilmiştir. Nihayet 6-8 Ekim 2014 olaylarıyla iktidar uyanır gibi olmuş ama çok geç.”
‘Suç’ teşkil eden emirleri yerine getirenler suç ortağıdır
Muhalif medyaya operasyon iddilarına, basın örgütleri de tepki gösterdi. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca, hukuksuz uygulamaları yapan devlet memurlarının yeni hükümet döneminde mutlaka yargılanacağını kaydetti. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ise “Can Dündar gibi kalemlerin tutuklanmasını kabul etmeyiz. Hepimiz Silivri’nin kapısına diziliriz.” ifadesini kullandı. İşte o görüşler:
ANAYASA HASIR GİBİ ÇİĞNENİYOR
Eski Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel: Türkiye’de çok açık ve net uzunca bir dönemdir tek adam dönemi var. Tek adam Türkiye’yi hukuksuz, kurallara uymadan yönetiyor. Bu süreçte neyin hukuka uygun olup olmadığı çok net bir şekilde ortaya çıkmıyor. Bu hukuksuz kararları alanların da bir gün hukuka ihtiyaçları olacağını düşünüyorum. Her türlü operasyonu yaparlar. Bunlar hukuka uygun mu değil mi bakmazlar. Ama bu dönemin sona ereceği günler yakındır diye düşünüyorum. 1 Kasım bunu sona erdirecek bir tarihtir. Korunan hakların hiçbirini bırakmadılar. İnsanları sorgusuz sualsiz cezaevine atan, insanları, hukukçuları ‘benim aleyhimde karar verdi’ diye savcıları, hakimleri görevden alanlar için bu haklar hiç anlam ifade etmiyor. Anayasa bile hasır gibi çiğneniyor. Ha anayasaya basmış ha hasıra bakmış hiç önemli değil. O yüzden bunun tek çaresi bu seçimdir. AKP içinde politika yapan bazı AKP’liler de bunu görüp söylemektedirler. Ama şimdilik bir menfaat birlikleri oldukları için susuyorlar.
SİLİVRİ’NİN KAPISINA DİKİLİRİZ
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç: Son iddia medyayı çok ilgilendiren bir iddia. Hayata geçer mi bilmiyoruz. Geçmemesini umuyorum. Geçerse aslında bu uygulamayı yapanlarında aleyhine sonuç doğuracağını düşünüyorum. Kamuoyundan büyük bir baskı gelir. Fuat Avni’nin iddiaları yayılıyor. Hayata geçeceğini düşünmüyorum. Ama mali baskılar bir gerçek. Kaç senedir zaten doğruyu, gerçeği yazan medya baskı altında onu biliyoruz ve yaşıyoruz. Casusluk suçlamasıyla ilgili tutuklamalar geçtiğimiz yıllarda hayatımızda olan uygulamalar ama bununla ilgili hiçbir sonuç alınmadı. Sadece ve sadece baskı, yıpratma amaçlı tutuklamalar yapıldı.Bunlar yapıldığı bunlar devam ettiği müddetçe dünyadaki prestijimiz yerlerde sürünecek. Can Dündar’ın tutuklanması ve Can Dündar gibi kalemlerin tutuklanması kabul etmemiz mümkün değil. Hepimiz Silivri’nin kapısına diziliriz hiç merak etmeyin.O kadar da kolay hiç kimseyi vermeyiz.
AKP’NİN DEĞİL, DEVLETİN MEMURU OLUN
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca:İktidarın basın üzerindeki baskıları son dönemlerde biraz daha arttı. Bu tür olaylar yandaş basın tarafından servis yapılıp hükümet tarafından kullanıldı. Erken seçim kararının da alınmasından sonra baskılar kat kat arttı. Hatta ve hatta televizyon ve gazetelerin yanında basın kuruluşlarına da baskı başladı. İktidarın bu uygulamaları maalesef süratle devam ediyor.Umuyuruz ki iktidar bir an önce yaptığı kanunsuzluktan vazgeçmelidir. Şu anda devlet memuru olan insanlar devletin değil, sanki hükümetin askeri gibi çalışıyorlar. Ben 40 yıldır bu mesleği yapıyorum, gerek sağ iktidarlarda gerek sol iktidarlarda gerek koalisyonlarda dahi bu denli dengesiz, şahsiyetsiz şekilde bir uygulama olmadı. Bu kişiler hakkında yeni gelecek hükümet mutlaka bir yaptırım yapacaktır ki biz basın mensupları olarak, medya mensupları olarak bu da bizim hakkımızdır.
HANGİ REJİMDEYİZ BİZ?
Milliyet ve Yurt gazetelerinin eski Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak: Böyle söylentilerin ne gerçekleşmesini düşünmek ne de akıldan geçirmek gerekiyor. Ne yazık ki Türkiye, artık böyle kâbus senaryolarının konuşulduğu ve bunların gerçekleşebilme ihtimallerinin tartışıldığı bir ülke haline geldi. Çok dramatik bir durum. Böyle bir şeyi kim aklında geçiriyorsa, seçimlerin yenilendiği bir ortamda bu otorite kimse, ister saray, ister geçici hükümet, ister bir parti otoritesi, bu Türkiye’yi tam anlamıyla çökertir. Bunun soru konusu olması bile yadırgatıcı. Ne demek gazetelere el koymak? Hangi dönemdeyiz? 30’lu 40’lı yıllardan mı söz etmek gerekir? 60 darbesi öncesi, Demokrat Parti’nin son yıllarında yaptığı gazetecileri ve yazı işleri müdürlerini içeri almak, sonra gazeteleri müsadere etmek, el koymak gibi şeyler, çağ dışı kavramı ile bile anlatılamayacak tuhaflıklar. Ben böyle bir sorunun muhatabı olmayı da çok ağır karşılıyorum. Biz gazeteciler dahi, sadece kendi işini yapana meslektaşlarımızın cezaevine konulmasını, yönettikleri gazetelerin böyle baskı altına alınmasını, el koyma senaryolarını kabullenir hale geldik veya getirildik. Bu iddialar gerçekse, ki Fuat Avni senaryoları doğru çıkabiliyor, Cumhuriyet’ el konulacak, Taraf’a el konulacak, Zaman’a el konulacakmış. Nasıl konur ya? Hangi rejimdesiniz? Böyle bir ülke, böyle bir rejim var mı? Burası Türkiye ve insana bunu düşündürtebiliyorlar. Bunlar, yapanlara hayır getirmez, bunu yapan iktidarlar eninde sonunda bunun altında kalırlar. 7 Haziran’da gördük ki, o kadar medyayı güdümleme çabalarına rağmen hükümet yüzde 40’lara düştü. Böyle bir ortamda medya operasyonları kabul edilemez, umarım böyle bir çılgınlık yapmazlar