11 Ayın Sultan Ramazan-ı Şerif ayını karşılamanın heyecanı içindeyiz. Bu Cuma günü ilk orucumuzu tutmuş olacağız.
Gazete olarak, “RAMAZAN Başlıyor” ekiyle, hem bu kutlu ayın gelişinin müjdesini sizlere önceden iletmek, hem de hazırlıklı olma adına böyle bir çalışma hazırladık. Nasip olursa, aynı zamanda ramazan boyunca dopdolu bir ekimiz ile, sizlerle beraber olacağız. Bu eklerimizle, Avustralyalıda dopdolu bir Ramazan ayını geçirme adına, minik bir katkı sağlayacağına inanıyoruz. Ve Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin Herkül’de “Millet kalesinin tamiri ve Ramazan’da Kuran” konulu sohbette, bu ramazanda Kur’anı Kerim okumanın önemi üzerinde uzun uzun duruyor. Hem geçen yıllarda hem de geçen hafta Ramazan’ın önemi üzerindeki tavsiyelerini derleyip sizlere takdim ediyoruz. İşte Hoca Efendi’nin Ramazanla ilgili tavsiye ve günceleri;
”Ramazan-ı şerif, insanın zayıf damarlarından biri olan yeme içme isteğini sınırlamayı ve kontrol altında tutmayı sağlar. Adeta bir beslenme disiplini talim eder. Evet, hayatı devam ettirebilmek için mutlaka yemeye, içmeye ihtiyaç vardır. Ne var ki, sağlık prensipleri hesaba katılmadan yenip içilen her şey beden için zararlı olduğu gibi; midenin, kalbi ezecek kadar güçlenip insanı kalp ve ruhun derece-i hayatından hayvaniyet ve cismaniyet çukurlarına düşürmesi de bir felakettir. Evet, vakitli vakitsiz sürekli bazı şeyler yiyip içmek ve mideyi hep dolu bulundurmak, hem bedene zarardır hem de Cenab-ı Hakk’ın hoşlanmadığı bir davranıştır. Ramazan, ondan nasiplenmesini bilen her insanı, seviyesine göre bir sadâkat eri haline getirir. Oruç tutan ve ondaki sırrı kavramaya çalışan bir mü’min, hem Hakk’a teveccühünde hem de halkla münasebetlerinde hep vefa ve sadâkat peşinde olur. Dünyevî; eğilimlerden ve cismanî; temayüllerden birazcık sıyrılınca, kendini Cenâb-ı Hakk’a adama ve bir hakikat eri olma hedefi belirir önünde. Bu hedefe ulaşmak maksadıyla, Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle, hep Allah için düşünme, Allah için konuşma, Allah için muhabbet duyma, “lillah, livechillah, lieclillâh” dairesi içinde kalma ve her zaman Hakk’a müteveccih bulunma denemeleri yapar; bu denemeler neticesinde başarıyı yakalamaya her gün biraz daha yaklaşır. Mesela; mukabele iki vakte taksim edilebilir: Önce sabah namazını müteakiben yarım cüz Kur’an ve onun meali okunup -insanların mesaileri nazar-ı itibara alınarak- öğle, ikindi veya yatsı namazlarından evvel ya da sonra da kalan yarım cüz ve meali tamamlanabilir. Kur’an’ı geniş bir mealle beraber hatmetme çerçevesindeki böyle bir gayret neticesinde, mü’minler, Hazret-i Mü’min ü Müheymin’den Cibril-i Emin ile yeryüzündeki en emin insana gelen ve en emin ümmete bir mesaj olan Kur’an-ı Kerim’i engin muhtevasıyla bir kere daha görüp tanıma imkânı bulurlar.