Yüzde 25’e dayanan enflasyon ve 2019’da “sıfır büyüme” ihtimalinin giderek güçlenmesi, ekonomide en kötü senaryo olarak bilinen “stagflasyon” tehlikesini ortaya çıkardı.
Geçen hafta açıklanan yüzde 24,5’lik eylül ayı enflasyonu ile Türkiye, iktisat literatüründe “stagflasyon” adı verilen yeni bir döneme giriş yapmış oldu. Yüksek enflasyonun ve düşük büyümenin aynı anda yaşanması anlamına gelen stagflasyon, ekonomide en kötü senaryo olarak biliniyor.Stagflasyon sürecine giren ülkelerde bir yandan işsizlik ve hayat pahalılığı artarken, diğer yandan yeni vergi ve zam dalgaları görülüyor. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Türkiye’deki geçmiş krizlerden farklı olarak bu kez işsiz, emekli ve esnafı çok daha zor bir süreç bekliyor.
“Sıfır büyüme” beklentisi arttı
Türkiye ekonomisi, 457 milyar dolarlık dış borcu ve Türk Lirası’ndaki değer kaybı nedeniyle zor günlerden geçiyor. Borç riskine bir de yüzde 25’lere ulaşan enflasyon eklenince, geçen yılı yüzde 7,4’lük büyüme ile kapatan Türkiye’nin 2019’da “sıfır büyüme” ya da küçülme yaşama ihtimali büyük oranda artmış oldu. DW Türkçe’ye konuşan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye’nin içine girdiği yeni durumun net bir “stagflasyon” süreci olduğunu söylüyor. Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) büyümenin 2018’de yüzde 3,8, 2019’da ise yüzde 2,3 olarak öngörüldüğünü hatırlatan Demiralp, “Bu öngörü bile aslında, mevcut enflasyon hızına baktığımızda stagflasyona girildiğinin en açık göstergesi” diye konuşuyor.