ENES CANSEVER-PORTRE
İyi insanlar, güzel insanlar, melekleşip
ayrılıyorlar aramızdan bir bir.
Bazen gencecik fidan, bazen ulu bir çınar gibi…
Kim bilir, belki de sonu gelmez hayhuya, yaşanan ve
yaşatılan zulümlere, her gün kulakları tırmalayan çığırtkanlıklara,
buna sessiz kalan dilsiz şeytanlara daha fazla
dayanamadı.
‘Örneği kendinden bir hareket’in bu
hasbi mensuplarını, ‘gel seni altın harflerle
yazılan bu tarihe gömelim‘ desek, gömemeyeceğimiz değerde,
derinlikte ve incelikte örnek insanlar…
İste kelimelerin yetersiz, cümlelerin kifayetsiz kaldığı
bu yüce gönüllülerden biri daha aramızdan ayrıldı.
Bize
düşen ise bu satırlarla vefa borcunu ifa etmek.
Zordur
bunları dile getirmek.
Bazen
tarihin sayfalarını süsleyen bu ‘yıldızları’ ve onların örnek
hayatlarını yazarken, kelimeler düğümlenir bir yumruk gibi boğazda ve sinede.
Klavyenin
tuşları birer çivi gibi batar, adeta kanatır iki elin parmaklarını.
Geçen
yazımda, henüz hayatının baharındayken, hicret diyarı Afrika Kıtası’na
önce kanat çırpan, sonra da gurbetteki toprağın bağrına Fransa’da, hakka
yürüyen 27 yaşındaki muhacir Yasin Öğretmen’in hayat hikayesini sizlerle
paylaşmıştım.
Güzel insanlar, o güzel atlarına binip nasıl gittilerse, güzelce ayrıldı aramızdan diğerleri gibi; Kıta Ülkesi Avustralya’nın müdavimi İbrahim Dellal
Ağabeyimiz de…
Herkesin
ağabeyi, çok kimsenin adeta gölgesinde gölgelendiği, büyük çınar İbrahim
Dellal’ın hayat hikâyesini, bildiğim kadarıyla sizlerle paylaşacağım.
Aslında
bu hayat hikâyesi, sadece Dellal’ın değil, aynı zamanda pek çok göçmenin ve muhacirlerin de hayatını süsleyenlerin hüzünlü hikayesidir.
Adına yaraşır bir hayat yaşadı ve yaşattı o.
İbrahim‘di, Halil‘di, dosttu. Bazılarının dar
zamanda sırtını dayadığı kocaman bir dağdı.
Çünkü dostuydu o, yolda kalmışların, darda
kalanların.
Yolunu şaşırmışın, garibin.
Dostuydu,
güzelliğin, vefanın.
Dostuydu
dünün çaresizlerinin, ve dahi bugünün vefasızlarının…
Zira
o, hep iyilikten, hayırdan yana, dostça ve geleceği hayal eden Halilce, İbrahimce bir hayat sürdü.
Zaten İbrahim de İbranice de hakkın, iyiliğin babası
olarak dilleniyor, babacan olarak bilinmiyor muydu?
Dellal sözlüklerimizde ise; ‘ilan edici, yüksek
sesle bildiren’ anlamına geliyor.
El hak, seven sevmeyen, kadr-u kıymetini bilen bilmeyen
herkes ona şahitlik eder ki, iyiliğe ve fazilete dair, güzellik ve doğruluk
için her ne varsa, hasta yatağındayken bile dille getirdi. Yardımı ve yardımlaşmayı hep dilllendirdi.Nefesinin çıkabildiği en yüksek sesle aynı şeyleri son kez söyledi ve öyle ayrıldı aramızdan.
Çünkü o henüz kısa donlu sevimli bir çocukken, baba
ocağıı da, hep zorda ve darda olanlara hem kapısını hem de gönlünü açmıştı. Aldığı bu sarsılmaz ahlakı, ölümün son demine kadar sürdürdü. Hep elif gibi dimdik durdu. Bugün zalimlerin baskılarına maruz
kalan mağdur, mazlum ve muhacirlerin masumiyetini, yüksek
sesle, herkesi duyarlı olmaya, yardımlaşmaya davet etmişti.
MÜBAREK
BİR GÜN OLAN, CUMA GÜNÜNDE AYRILDI ARAMIZDAN
Bu, ismi ve soy ismiyle müsemma iyilik abidesi,
güzel bir Cuma günü ayrıldı aramızdan.
Bereketli bir ömür, kendisinden sonra geleceklere, projektörleriyle yollar gösteren,
karanlıkları aydınlatan; aksiyonerliğiyle yeni kuşaklara örneklik
teşkil eden, yeni kulvarlar açan mümtaz bir kişilik.
Bir gün yolu, yeryüzünü kavgadan
arındırıp, barış adacıkları oluşturmaya adayan mirasçılarla
buluşur İbrahim Ağabeyin.
O günden sonra, çalışmalarını daha büyük bir sanat
ve emsalsiz bir incelikle ortaya koymaya başlar koca yürekli
İbrahim Dellal.
O, beyaz atına binecek, sevenleri bu Pazartesi günü( yarın) onu, sevgililerin
bekleme durağına bırakacaklar.
Evet, İbrahim Dellal:
Babası, Osmanlı coğrafyasının saygın bir tüccarı.
Anne cihetinden dedesi, Kıbrıs’ın son Şeyhülislamı.
Cemaliye halasının aktardıklarına göre, Anadolu’dan
çıkıp gelmişler Kıbrıs’a.
Alayişli bir çocukluk, evin önünde kaynayan
kazanlar.
Yolda, darda kalmışların hanesi olur evleri.
Bu Halilibrahim sofrası hep açıktır, gelene
gidene.
Bacası fasılasız tüten bir hamamı da vardır bu evin.
Anadolu’dan gelen ve Sydney’e inen ilk kafileyi karışlayan heyetin başında İbrahim Dellal
Yıl 1952.
Avustralya yolculuğu, göç. Bu arada yolculuktan 11
yıl önce, 7 yaşındayken gördüğü yakaza
halindeki bir hali şöyle anlatıyor:
“1937 yılıydı. Henüz 7 yaşındaydım. Bir gün hasırın üzerinde sırtüstü
yatmış, gökyüzündeki yıldızları izliyordum. Baktım gökyüzü adeta
bir kapı gibi açıldı, her tarafı yemyeşil, devasa geniş bir alan açıldı ve
kısa bir süre sonra kapandı. İnanılmaz büyülemiş ve etkilemişti beni. Adeta
cennet gibi…Camiler gibi farklı mekanlar vardı. Durumu nineme söyledim, o
da ‘hayır ola inşallah’ dedi. Sonra aradan yıllar geçti,
Avustralya’ya geldiğimde, yaklaşık 11 yıl önce gördüğüm manzaranın aynısıyla
karşılaşmıştım. O yeşil manzara ve Avustralya’daki yemyeşil alanlar ve
mekanlar…”
İbrahim hayalleri olan bir genç, yaş 18.
32 günlük yorucu bir gemi yolculuğundan sonra bu uzak diyara varış.
Daha sonra o yılları şöyle anlattı, üç ay önceki son röportajımızda:
“Geldikten sonra her şeyime hasret duymaya başladım, lisanıma, hayat
şeklime, aileme…Defalarca ağladığımı çok iyi hatırlıyorum. Baktım ben bunlar
gibi olamam, onların okullarında yetiştim; ama onlar gibi
hissetmiyordum. Ben bunlar
gibi değilim, öyle olmadığım için de avantajlıyım. O halde bana ait değerleri
sahiplenmeli ve insanlara hatırlatmalıyım.”
Bugün zalimlerin baskılarına maruz kalan mağdur, mazlum ve muhacirlerin masumiyetini ‘yüksek sesle’ herkesi duyarlı olmaya, yardımcı olmaya davet ediyor, ve katkıda bulunmadan geri kalmıyordu.
İşte
bu düşüncelerle kolları sıvar ve hayatının sonuna kadar da bu gaye de
çalışmaktan vazgeçmez.
Bugün
Avustralya’da İslami hizmet adına aklınıza gelebilecek pek çok kurum ve
kuruluşun temelinde bu hasbi ve fedakar insanın muhakkak emeği var.
Hatta
çoğunun temelini de bizzat o atmıştır.
Yıl 1970 yılında ülkede Türk Sesi Gazetesi adıyla, Avustralya’da ilk
Türkçe yayın yapan haftalık gazete, yine onun himmet ve gayretleriyle başladı.
27 yıl aralıksız haftalık
olarak yayınlanan Türk Sesi Gazetesi’nin arka sayfasını dil
öğrenimine ayırır.
Maksadı İngilizce’yi öğretmektir Türklere
21 yıl önce,
Avustralya’da yayın hayatına başlayan Zaman Avustralya Gazetesi’nin o dönemki
yöneticilerine, Türk Sesi Şirketi’nin tüm haklarını devreden
Dellal, medya sektöründe de onun öncülüğü ve ileri görüşlü ufku
yatıyor. Bugün hala yayın hayatını sürdüren Zaman Avustralya, Türk Sesi Şirketi çatısı altında yayın hayatını sürdürüyor.
Saymak ve sıralamakla hizmetleri bitmiyor diyebiliriz..
1964 yılında
Avusturalya İslam Dernekleri Federasyonun kurulmasında sadece emeği değil,
yıllarca başkanlığını da üstlendi.
Yeni göçmenleri ev sahibi yapmak maksatlı ilk
kooperatif fikrini ateşleyen O’dur.
Müslümanlar için ilk mezarlık.
Melbourne’deki Broadmedows Camisi gibi günümüzün bazı ilk mabetlerin
hizmete açılmasında bizzat emek ve dua sahibidir.
1957 Victoria
İslam Cemiyeti, Preston camii, Coburg
camii, Sunshine caminin yapılmasında ve
açılmasında öncü rol oynadı.
Müslümanların en
büyük problemi “Helal Gıda” ihtiyacıdır. İlk “Helal
Kesim” merkezinin temelini de kendi elleriyle bizzat gerçekleştirdi.
Türkiye’deki zalim
ve acımasız süreçten o da nasibini almış. Siyasal fanatizmin hedefi olmuş
İbrahim Dellal ağabey.
Hem de yıllarca temelinden çatısına kadar emek verdiği, başkanlık yaptığı, maddi katkı
sağladığı Camide vakit namaz eda ederken…
Her yerde
mabetleri kirli düşüncelerine ve siyasete mahkûm edenlerin, tehdit, tahkir ve hakaretlerine maruz
kaldı İbrahim Dellal..
Bu hak bilmez,
hukuk tanımaz, mabet ve mekan dinlemezlere karşı sessiz ama derin bakışla,
yıllarca emek verdiği bu camiden gönlü kırık, hicranla ayrıldı yıllar önce. Kalbi kırık
şekilde öbür aleme alacaklı olarak pervaz etti. Alacaklı bir şekilde Yüce Mevla’nın huzuruna, mizanın ve kul
hakkının terazisine doğru yola çıktı.
Çok sevdiği gönül
dostu, yol ve dert arkadaşı, arkadaştan öte kardeşi Doç. Dr. Salih Yücel Hoca’ya,
vasiyette bulunur.
Üç yıl önce, ilk
harcını döktüğü, her noktasında emeği ve yardımıyla ete kemiğe bürünen ve şu
anda zarif bir külliyeye olarak şekillenen ‘Kuba Camii’nden ‘son menzile’ ve ‘ebedi
yolculuğa’ uğurlanacak.
Hizmet Hareketi’nin, bu uzak diyarda okul açması fikrini ateşleyen ve
bilfiil icra ederek, Türkiye toplumunun yüz akı olan Melbourne’deki ilk eğitim
kurumları yine bu yiğit insanın fiili duasıyla IŞIK gördü.
İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth’in, kendi onur listesine alarak,
topluma yaptığı faydalı hizmetlerinden dolayı ‘The Order of Australia‘ madalyasına layık
gördüğü ilk Müslüman ve Türk ünvanına sahiptir İbrahim Dellal
Ağabey.
BABA OCAĞINA 17 YIL SONRA GİDEBİLDİ
Bütün bu hengame için anne babaya verilen ‘5 yıl sonra döneceğim’
sözü unutulmuştur haliyle.
Bu sözünü 17 yıl sonra ancak yerine getirilebildi.
2009 itibarıyla sadece Victoria eyaletinde ağırlıklı Müslüman
çocuklarına eğitim veren 7 okul vardır. Bu sayıyı yeterli bulmaz Ağabey.
Eğitim olmaksızın birtakım boşlukların dolması ihtimal
haricidir O’na göre.
Ülkede
açılan ilk Türk Okulu’nun hikayesi ise başlı başına bir başka konu başlığı.
2 yıl süren bir izin çabasından
sonra, sıra okul binası bulmaya gelir.
Bu girişimlerini sessizce yürütür. Türklerin ilk yerleşim yeri
olan Broadmedows’ta o yıl boşalan harabe bir okulu kestirir
gözüne. 400 bin dolarlık binayı 20 dolar depozito ile kiralar. Yiğit Ağabey,
eğitim faaliyetleri için birkaç yıl öncesinde de Selimiye Eğitim Vakfı’nı
kurmuştur. 3 aylık işi var denilen binada, bir hafta içinde, ikinci
el eşyalar, işsiz iki Türk öğretmen ve 28 öğrenci ile ders başı yapılır.
Sosyal ve politik hayatla da içli dışlıdır bu güzel Ağabeyimiz.
Liberal Parti’de etkin görevler. Adeta fahri konsolos gibi geçen
uzun yıllar.
Adaya ara ara gelen hemşehrilerini karşılamada yine hep o vardır.
Karşılamalar davullu, zurnalı ve bir şehrayin gibidir.
Ve elbette, bitmeyen göçmen problemleri ve bu problemleri kahve içme
kolaylığıyla halleden, gönlü geniş bir bilgedir Dellal Ağabeyimiz.
Bu dünyaya bir amaç için gelmiş olduğunun farkında olan aydınlık bir
gönül, temiz bir vicdan.
Bu bilinçle geçen 86 yıl.
Hep güzellik, hep güzelleştirme çabası.
Güzel bir dünya, güzel bir çevre, güzel insanlar.
Barışın ve esenliğin kapsadığı bir kıta arzusu.
Güvercin hassasiyetiyle akıp giden
günler, pır pır eden tertemiz bir yürek.
Hiç şüphesiz İbrahim Dellal ve İbrahim Dellallar yollar
açar, ufuklar gösterirler.
Onlar olmaksızın yol, iz bulmak imkansızdır elbet.
Kabrin pür nur olsun İbrahim Ağabey.
Hasta yatağından seslendirdiğin öğütler kulaklarımızda. Huzur içinde ol Güzel insan, büyük çınar.
e.cansever@zamanaustralia.com.au