İslam karşıtı söylemleri ile tanınan Hollandalı Milletvekili Greet Wilders’a tepki gösteren Federal Milletvekili Ed Husic; “Milletvekili gibi önemli bir pozisyonda olmak insanlara faydalı olmayı gerektirir. Demokratik bir dünyada herkes özgürce fikrini söyleyebilir. Buna herkesin hakkı var. Ama insanları bilinçli bir şekilde inciten, ayrıştıran ve aşağılayan faaliyetlere karşıyım. Medyanın ve toplumun bu tip insanlara karşı tepkisini de isabetli buluyorum. Çünkü Avustralya toplumu, kin ve nefret söylemi üzerinde bina edilen hareketleri asla kaldırmaz.” dedi.
Avustralya Federal Parlamentosu’na giren ilk Müslüman ve Boşnak asıllı Federal Milletvekili Ed Husic, gazetemizi ziyaret etti. Sydney Merkez Ofisinde hazırlanan kahvaltıda, bir araya geldiğimiz Federal Parlamenter Husic, aynı zamanda İşçi Partisi Ekonomi, Verimlilik, İnovasyon ve Endüstriyel Komisyon Başkanlığını yürütmekte. Husic, ırkçı Milletvekili Greet Wilders’ın Avustralya’ya gelişinden, 14 Eylül’de yapılacak federal seçimlere, Türkiye Avustralya ilişkilerine kadar ve başka konuları kapsayan çok sayıdaki sorumuza cevap verdi. NSW eyaletinin Chifley seçim bölgesinden Milletvekili seçildiğinde, parlamentoda ilk konuşmasına; ‘Hepimiz İbrahim Peygamberin çocukları olarak burada bulunuyoruz’ diye başladığını hatırlatan Ed Husic, Avustralya’da her dinden ve kültürden gelen insana kucak açıldığını kaydetti.
Gündemdeki bir soruyla başlayalım isterseniz. İslam karşıtı söylemleri ile bütün dünyanın tepkisini çeken Hollandalı ırkçı Milletvekili Greet Wilders’ın Avustralya’ya gelişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bana göre Milletvekili gibi önemli bir pozisyonda olmak insanlara faydalı olmayı gerektirir. Parlamentoda toplumun refahı, geleceği ve daha iyi yaşaması için oradalar. Toplumu ayırmak ve bölmek için değiller. İnsanları inanç ve etnik yönünden bu şekilde birbirinden ayırmaya çalışarak gündemde kalınabilir. Ancak kişiler bulundukları makamları toplumu ayırt edecek unsurlar için kullanmamalılar. Demokratik bir dünyada herkes özgürce fikrini söyleyebilir. Buna herkesin hakkı var. Herkes gibi ben de demokrasiyi savunuyorum. Ama insanları bilinçli bir şekilde, inciten, ayrıştıran ve aşağılayan faaliyetlere karşıyım. Medyanın da bu tip insanlara karşı tepkisini de isabetli buluyorum. Çünkü Avustralya toplumu, kin ve nefret söylemi üzerine bina edilen hareketleri asla kaldırmaz.
Sizin Müslüman bir milletvekili olmanızın ne gibi kolay veya zor tarafları var?
Parlamentoda yaptığım ilk konuşmamda ‘‘Hepimiz İbrahim Peygamberin çocukları, torunları olarak burada bir çatı altında bulunuyoruz. Hristiyan, Yahudi ve Müslümanlar ile diğer dinlere inananlar hepimiz birlikte aynı çatı altında aynı amaçlar için çalışacağız. Avustralya, her dinden her kültürden gelen insana kucak açıyor. Yeter ki Avustralya’nın ilerlemesi ve daha iyi olması için samimi gayret gösterelim. Zaman zaman Parlamentoya çeşitli konuları gündeme getiriyorum.
Bildiğiniz gibi; Avustralya, İslam Birliği Teşkilatı’na gözlemci üye olarak katıldı. Melbourne’de İslam Müzesi’nin temeli geçen yıl atıldı. Müslüman bir Milletvekili olarak, Avustralya penceresinden İslam Dünyası nasıl gözüküyor?
Avustralya, Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerin iyi olması konusunda oldukça büyük gayret gösteriyor. Dışişleri Bakanı Bob Carr’da sürekli Türkiye ve Malezya’yı ekonomileri, demokrasisi ve yaşam standartları açısından örnek ülkeler olarak gösteriyor. Türkiye’nin ayrı bir yeri var. Avustralyalılar her zaman komşuları ile iyi bir iletişim içerisindedirler. Sokağa çıktığınızda, bahçenizi sularken birbirine selam verir, hal hatır sorarlar. Komşularımızla daha fazla kaynaşmanın yolu bence yemek davetleridir. Ortak noktalar bulunması önemli, bu şekilde de ön yargılar izale edilecektir. Milletvekili olmanın en sevdiğim yönlerinden biri de değişik törenlere katılıyor olmamdır. Bu törenlerde insanların sevincini ve çok mutlu olduklarını görüyorum. Çok güzel ve anlamlı bir duygu.
Federal seçim tarihi açıklandı. Uzun bir süre kalmasına rağmen seçim tarihini erken bildirmek bir risk oluşturmuyor mu?
Bunun tabii faydalı yönleri de var. En başta bütün siyasi partiler seçimle ile ilgili vaatlerini ortaya koymuş ve seçim stratejilerini belirlemiş oluyorlar. Seçim tarihi belli olunca bugün açıklanacak, yarın açıklanacak gibi bir düşünceye girmiyor ve gündemi meşgul etmemiş oluyor. Bu nedenle, önceden ilan edilmesinin bu yönden faydası var.
Yerel seçimlerde İşçi Partisi’nin büyük oy kaybı oldu. Federal seçimler için ne gibi bir beklentiniz var?
İşçi Partisi bu meseleyi çok yakından takip ediyor. Bunun için bölgesel çalışmalarımız da hızlı bir şekilde devam ediyor. Mesela benim kendi seçim bölgemde 67 tane okul var. Bu okulların ihtiyaçlarını dinleyerek sosyal imkânlarını geliştirdik. Çoğu okullar bu sayede imkânlarını artırdı. Okullara harcadığımız miktar 137 milyon doları buldu. Broadband altyapısı ile ilgili çalışmalar da halen devam ediyor. Daha önce Liberal Parti’nin 20 yılda yapamadığını bizim hükümetimiz bitirmek üzere.
KEVİN RUDD, KARİZMATİK BİR LİDER
Kevin Rudd’ın 14 Eylül’deki federal seçimlere İşçi Partisi Lideri olarak katılacağı yönünde söylentiler var. Bu söylentiler ne kadar gerçekçi?
Kevin Rudd, çok karizmatik bir insan. Benim seçim bölgeme bir programa gelmişti. Programdan sonra yakındaki iş yerine selam vermek ve kahve içmek için karşıya geçecektik. Ancak, gösterilen ilgiden dolayı, karşıya ancak 15 dakika da geçebildik. Rudd, bir kaç hafta sonra yine benim seçim bölgeme gelecek. Seçim bölgelerindeki adayları ziyaret ederek, tecrübelerini aktaracak. Ancak bu destek ve ziyaretler medya tarafından topluma yanlış aktarılabiliyor.
Siyaset sürecine nasıl girdiniz. Politikaya atılmayı kim sizi teşvik etti?
Ben Sydney’in batı semtlerinde ve farklı bir ortamda büyüdüm. Eğitim, ulaşım ve sağlık gibi konular bu bölgenin en büyük sorunlarından. Milletvekili seçilince ilk ziyaret ettiğim yerlerden biri de mezun olduğum okul oldu. Çünkü okuduğum okulu ve bölgeyi çok seviyordum. İlk ziyaret ettiğim yerde kendi okulum oldu. Ziyaret sırasında okul müdürü, öğrencilere tanıtmıştı. Çocuklar çok sevindiler. Benim ailem de göçmen. Onların da tek amacı bizim durumumuzun onlardan daha iyi olması için çabalayıp durdular. Bende parlamento da göçmen toplumu temsil ediyorum. Burada yetişen ikinci nesil olarak neler yapabileceğimizi ve nereye geldiğimizi gösteriyor bizim konumumuz. Ahmed Fahour da iyi bir örnek. Şu anda Australia Post’un başında. Daha önce Fahour, National Australia Bank’ın CEO’suydu.
Aslen Boşnak bir aileden geliyorsunuz. Avustralya’daki Boşnakların buradaki genel tablosu nasıl?
Boşnak toplumu 1960’lı yılların sonlarına doğru Avustralya’ya gelmişler. Ayrıca 1990’lı yıllarda savaştan dolayı gelenler de oldu. Toplam 50 bin civarında Boşnak nüfusu yaşıyor. Boşnak asıllı gençlerle Federal Parlamentoda 2011 yılında ‘Genç Boşnak Liderler Forumu’ adı altında bir program yaptık. 20 civarında genç katıldı. Hepsi mülteci olarak Avustralya’ya gelmişler. Ama burada eğitim yapmış ve hatta bir kısmının bir kaç diploması vardı. Boşnak toplumu Türkler gibi eğitime önem veren bir toplumdur.
AVUSTRALYA VE TÜRKİYE DOSTLUĞU DÜNYAYA ÖRNEK
Türkiye ile Avustralya ilişkilerinin geleceği konusunda neler düşünüyorsunuz?
Hükümet Orta Doğu’nun önemini çok iyi biliyor. Ayrıca Türkiye de Asya’dan Avrupa’ya köprü olması nedeniyle ayrı bir öneme sahip. Türkiye ile Avustralya arasında derin tarihi bağlar bulunuyor. İki ülkenin dostluğu bütün dünyaya örnek. Türkiye’nin misafirperverliği olağanüstü bir yakınlık meydana getiriyor. İki ülke bu dostluğu ayrıca 1960’lı yıllarda karşılıklı imzaladıkları resmi göç anlaşmasıyla da iyice pekiştirmişler.
İlişkilere katkı yapmak amacıyla, Sydney-İstanbul-Saraybosna gezisi düzenlenebilir mi?
Niye olmasın. Başka milletvekillerinin de içinde yer alacağı, bir program çok güzel olur. Seçim yılı olması nedeniyle bu yıl değil de, önümüzdeki yıl böyle bir projenin arasında yer almak isterim.