Geline kına yakılırken söylenen ‘Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar\ Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler’ türküsüyle anlatılan hüzün, doğup büyüdüğü memleketinden başka bir şehre giden gelinlerde zamanla depresyona dönüşebiliyor.
Genç kadının yaşadığı tüm sıkıntı, çaresizlik, yalnızlık ve kendini ifade etmede güçlük çekme gibi sorunlar; kaygı ve somatizasyon bozukluğu, depresyon başta olmak üzere pek çok psikiyatrik rahatsızlığın gelişmesine neden olabiliyor. Hem damada hem de damadın ailesine önemli görevler düştüğünü belirten Yrd. Doç. Dr. Özlem Mestçioğlu Gökmoğol, damat ve ailesinin anlayışlı ve şefkatli davranışının gelinin yeni aileye uyumunu kolaylaştırdığını vurguluyor.
Farklı bir şehre gelin giden genç kızların ev ortamı değişiyor ve kültür farklılığıyla karşılaşabiliyor. Utanıp sıkıntılarını ve yaşadıklarını kimseyle paylaşamayan taze gelinler, evliliğe alışma sürecinde yabancı şehirde kendini çok yalnız hissedebiliyor.
Ev idaresiyle ilgili sorumluluklar- da etrafında bunu rahatça sorabileceği, sıkıntısını konuşabileceği, yakın hissettiği kimseleri bulamayan gelinin çaresizliği daha da artabiliyor. Bu durumda kendini ifade edemeyen kadın, geçmek bilmeyen ağrılar, mide şikâyetleri yaşayabiliyor. Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Gökmoğol, bu süreçte erkeğe önemli sorumluluklar düştüğünü söylüyor. Gökmoğol, “Erkek ne kadar anlayışlı, kadını sahiplenen, şefkatli biri olursa; kadın da o kadar ailesinden, memleketinden ayrı olmaya, evliliğe, kendisine yabancı hissettiği insanlarla birlikte yaşamaya ve kültürel yapıya uyum sağlar.” ifadelerini kullanıyor.
GÜZELLİKLERİ GÖRMEYE ÇALIŞIN
Eşlerin evlilik öncesi birbirlerini tanıyabilmesinin önemine de değinen Özlem Gökmoğol, “Eşini iyi tanıyan yeni gelin, en azından uyum konusunda daha az sorun yaşıyor. Erkek de eşinin yaşadığı sorunlara karşı daha anlayışlı ve daha yardımcı davranışlar içinde olabiliyor.” diye konuşuyor. Gelinin yeni geldiği bu şehre uyum sağlamaya, kendini geliştirmeye istekli olmasının faydasına işaret eden Gökmoğol, şu tavsiyelerde bulunuyor: “Gelin, halinden sürekli yakınmak yerine geldiği yerin güzelliklerini görmeye çalışırsa bu süreci daha kolay atlatabilir. Bazı kişiler geleneksel olup, yeniliklere-değişikliklere oldukça kapalı olabiliyor. Bu durumda çevre, arkadaş değişikliklerine de çok zor uyum sağlıyor. Bu uyum zorluğu o kişilerin evliliklerini de olumsuz yönde etkileyebiliyor.”
Gökmoğol, erkeğin gerekli sabrı, ilgiyi ve sevgiyi göstermesinin bu süreci hem kolaylaştıracağını hem de hızlandıracağını belirtirken, damadın ailesine de önemli görevler düştüğünü vurguluyor.
“Erkeğin ailesi de yeni gelini sahiplenir, kendi ortamlarına alır, kızları gibi davranır, bazı hataları olsa bile görmezden gelebilirse süreç düşünüldüğünden çok daha sancısız geçecektir.
KAYINVALİDE, GELİNİNİ KIZI GİBİ GÖRMELİ
Özlem Gökmoğol yeni çiftlere ve ailelerine şu tavsiyelerde bulunuyor: “Eşler düşünce yapısı, aile yapısı, yaşantı biçimi, ilgi alanlarındaki çeşitlilik gibi pek çok açıdan birbirine denk olmalı. Karı-koca arasında ilgi, şefkat, sevgi, saygı ve güven olmalı ve bunu korumaya özen göstermeli. Kayınvalide gelini rakibi gibi değil, kızı gibi görmeli. Oğlunu mutlu edecek kişi gibi görmeye çalışmalı, kendinin de bir zamanlar gelin olduğunu hiç aklından çıkarmamalı. Aile büyüğü olarak gelinin hatalarını hoşgörüyle karşılamalı. Gelin ise kayınvalidesinin bir anne olduğunu, eşini onun büyüttüğünü aklından hiç çıkarmamalı. Saygılı olmalı ve ondan öğrenebileceği şeyler olduğunu bilmeli. Anne-oğul ilişkisini bozması halinde bundan en çok kendi ilişkisinin zarar göreceğini düşünmelidir. Gelinin sosyal ortamlara girmesine ve kendisini ifade edebilmesine de tüm aile yardımcı olmalı.