Lübnan
Dar-al Fatva Konseyi Sydney Temsilcisi Malek Zeidan, son gelişmeleri gazetemize
değerlendirdi.Liberal Parti Auburn Temsilcisi Fouad Alashwah ile ofisimizi ziyaret eden Zeidan, toplumun her kesimine önemli mesajlar verdi. IŞİD terör örgütünün, hiçbir zaman Müslümanları temsil
edemeyeceğini hatırlatan Malek Zeidan, “İlk önce böyle bir terör örgütünün yaptıklarının İslam ile bir alakası
olmadığını söylemeliyim. Bunlar nereden çıktı? Kim kurdu? Bu örgütün arkasında
kim var? Buna bakmak lazım. Kur’an-ı Kerim ilk olarak oku emri (IKRA) ile
geldi. Bu da dinimizde eğitimin ne kadar önemli ve ehemmiyetli olduğunu ortaya
koyuyor. Biz hepimiz birlik olalım, birlikte çalışalım ve çocuklarımızın bu
terör örgütüne bulaşmasını engelleyelim. Bunu da eğitimle ancak başarırız.
Bizim vazifemiz de, buradaki kendi kültürümüze ve inancımıza uygun okulları daha da
geliştirip sayısını çoğaltmak olmalıdır. Ayrıca buralar da okuyan öğrencilere,
bu okulları sevdirmeyi de bizim üzerimize düşen çok büyük bir görev olarak
görmemiz lazım. Bu okulların sayısı daha da artırılmalı ve bu okullara katkıda bulunulmalıdır’’ diye konuştu.
Dar-al Fetva Konseyi Başkanı Malik Zeidan sorularımıza şöyle cevap verdi:
Avustralya’daki
Müslümanlarla ilgili genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Öncelikle bu fırsatı verdiğiniz ve davetinizden
dolayı teşekkür ederim. Avustralya’da
yarım milyona yakın Müslüman var. Müslüman toplumunun, bu ülkeye önemli
hizmetleri ve katkıları oldu, olmaya devam ediyor. Avustralya hepimizin evi,
yurdu ve ülkesidir. Biz Müslüman olarak, beraber yaşıyoruz. Avustralya
çokkültürlü bir toplum. Ben burayı çeşit çeşit meyveler ve çiçeklerle dolu
zengin ve renkli bir bahçeye benzetiyorum. Bu bahçeye sahip çıkmamız lazım.
Çünkü hepimiz buranın bir parçasıyız. O yüzden çocuklarımızı ve torunlarımızı
da iyi bir şekilde yetiştirmek çok önemli. Bu memleket bizim bir bahçemiz gibi
ve herkes bu bahçeye sahip çıkmalı. Burada olan herhangi bir şey hepimizi etkiliyor.
Göç
Bakanı Peter Dutton Avustralya’daki Lübnan Müslümanlarını rencide edici sözler
sarf etti. Sonra da düzeltme yaptı. Siz neler söylemek istersiniz?
Bakan’ın söylediği sözler çok yanlış. Üç açıdan
yanlış: Birincisi; Bir toplum zikrediliyor. İkincisi: Din zikrediliyor.
Üçüncüsü: Müslüman toplumun ilk gelenlerinden söz ediliyor. Hâlbuki burada
konuşmadan herhangi bir söz sarf etmeden önce toplumu iyi tanımak ve onları
dinlemek çok daha önemli bir olaydır. Lübnan toplumu, bu ülkeye çok katkıda
bulunmuş, faydası olmuş, çalışkan ve hayırsever bir toplumdur. Herhangi bir
yanlışlığı bir kişi yaparsa bütün toplum ondan sorumlu olmaz. Biz Avustralyalı
yetkililerle her zaman iyi geçinmişizdir. Hiçbir zaman sorunumuz olmadı ve çok
iyi geçiniyoruz. Zaten Göç Bakanı Peter Dutton da ilk yaptığı açıklamasını
tekrar düzeltmek zorunda kaldı. Ve ‘Ben bütün Lübnan toplumunu suçlamıyorum.
Sadece bir kısmını kastettim’ diyerek ifadesini düzeltti. Başkalarının da aynı
hataya düşmesini istemiyor ve hiçbir toplum ile ilgili böyle bir konuşma, bir
daha olmasın. Biz Lübnan toplumu olarak, içimizde Hristiyan olan da var,
Müslüman olan da.
ARAMIZA
TEFRİKA GİRMESİNE MÜSAADE ETMEYELİM
Bu
açıklamadan sonra Hristiyan Lübnan toplumunun tepkisi nasıl oldu?
Evet, onlar da tepki gösterdiler. Hatta bu konuda
Hristiyan toplumundan liderler de bakanın yanlışının yanında değil, bizim
yanımızda yer aldılar. Böyle bir konuşmanın bir daha ne Lübnan ne de başka bir
toplum ile ilgili olmamasını temenni ediyorum. Bu ülkeyi seviyoruz ve Avustralya’nın
her zaman dünyanın en önemli ülkesi olmasını temenni ediyoruz.
Dünyaya
örnek olan Avustralya’nın çokkültürlüğüne karşı önemli bir çekememezlik var
gibi. Siz böyle bir şey hissediyor musunuz?
En iyisi bu gibi söylemlere çok takılıp kalmayalım.
Ve bunu çok fazla dillendirmeyelim, üzerinde durmayalım. Bence asıl, bu tür
yanlışların üstesinden nasıl gelebiliriz ve tekrar edilmemesi için neler
yapabiliriz konusunda kafa yormalıyız. Buna odaklanmalıyız. Bunun da en önemli
ilacı eğitimdir. Onun için bu sorunuza, aldığım eğitimle cevap vermek
istiyorum: Örnek olarak Peygamber Efendimiz’in sahabesine (örnek olarak Bilal-i
Habeş) o büyük şahsiyetlere verdiği kıymeti ve davranışlarını iyi öğrenmek
lazım. Böyle bir ırkçılık nerde yapılıyor? Bütün dünyadaki Müslümanları örnek
verecek olursak Filistin, Yemen, Lübnan, Suriye niye böyle. İnsanlıkta merhamet
eksikliği var. Yeryüzünün hürriyete ihtiyacı var. Başka ülkelerde olan çok
yanlış şeyleri en azından Avustralya’ya getirmeyelim. Aramıza tefrika girmesin.
Gece gündüz Allah’a bu ülkeyi korusun diye dua ediyoruz.
IŞID
terör örgütüne Avustralya’dan katılan gençler nasıl engellenebilir?
İlk önce böyle bir terör örgütünün yaptıklarının
İslam ile bir alakası olmadığını söylemeliyim. Bunlar nereden çıktı? Kim kurdu?
Bu örgütün arkasında kim var? Buna bakmak lazım. Biz hiçbir zaman böyle bir
örgütü tasvip etmiyoruz. IŞİD mazlum insanları öldürüyor. İşte buna terör
denir. Biz hepimiz birlik olalım birlikte çalışalım ve çocuklarımızın bu terör
örgütüne bulaşmasını engelleyelim. Bunu da eğitimle ancak başarırız.
Irkçılık,
terör ve cahilliği yenmenin en büyük çaresinin eğitimden geçtiğini söylediniz.
Peki, burada birçok Türk ve Müslüman
okulu var. Bu okulları ve çalışmaları yeterli görüyor musunuz?
Ben camiden önce okulun daha önemli olduğunu
öncelikle söylemek isterim. Buna inananlardanım.
Çünkü okuldan çıkacak kişiler toplumu idare edecek. Aynı zamanda camiyi de
idare edecek olan kişidir. Kur’an-ı Kerim’in de ilk gelen ayetleri (IKRA) oku
ile başlıyor. Bu da dinimizde eğitimin ne kadar önemli ve ehemmiyetli olduğunu
ortaya koyuyor. Bizim vazifemiz de buradaki kendi kültürümüze ve inancımıza
uygun okulları daha da geliştirip çoğaltmak olmalıdır. Ayrıca buralarda okuyan
öğrencilere, bu okulları sevdirmeyi de bizim üzerimize düşen çok büyük bir
görev olarak görmemiz lazım. Bu okulların sayısı daha da artırılmalı ve katkıda
bulunulmalıdır.
DİNİMİZ,
SAVAŞ ORTAMINDA, BİR İNSANI HAKSIZ YERE ÖLDÜRENİ TÜM İNSANLIĞI ÖLDÜRMÜŞ GİBİ
KABUL EDİYOR
Bugün
İslam dünyasında kan ve gözyaşı hâkim. Bilhassa Suriye başta olmak üzere Orta
Doğu’da. Buradaki Müslümanlar olarak, bu insanların dertleriyle yeterli kadar
dertlenebiliyor muyuz?
‘Komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir’
Hadisi Şerifi’ni hatırlatmak isterim. Ne oluyorsa bizde aynı sıkıntıyı
yaşıyoruz. Yaralıları bizim yaramız olmalı. Buradan onların yardımına nasıl
koşabiliriz? Biz Hükümet ile bu konuları görüşelim. Hak üzerine olalım.
Birleşmiş Milletler ile nasıl görüşebiliriz? Bunları konuşalım. Yapılan bu
eziyetlere, çekilen bu sıkıntılara artık yeter diyelim. Bizim dinimiz bir ağacı
bile, hatta harp sırasında bile kesmeyi emretmiyor ve haksız yere bir kişiyi
öldürmeyi, bütün insanlığı öldürmüş gibi sayıyor. Bu bizim akidemiz. Biz harp
isteyen kişi değiliz. Zaten harp yeteri kadar insanları, aileleri, yuvaları
dağıttı. Avustralya toplumu çok güzel bir toplum. Biz de bu toplumun bir parçasıyız ve hep birlikte yaşıyoruz. O yüzden
birlikte yaşadığımız bu toplumla, o insanlara yardım etmeye çalışalım. Dünyanın
bir yerinde herhangi bir felaket olduğunda önce Avustralya yardıma
koşuyor.
Türkiye
toplumunun Avustralya’daki diğer toplumlarla ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Türk toplumu ile ilgili, iftiharla konuşuyorum ki,
Lübnan ve Türkiye aynı kardeş gibi, ayrılmaz bir bütün gibi birlik ve beraberlik
içerisinde oldular. İki can bir ruh gibi. Düşüncelerimiz de çalışmalarımız da
beraber, bununla iftihar ediyoruz. Auburn’u örnek verecek olursak, Türk ve
Lübnan toplumunun birlikte yaşadığı ve en fazla olduğu yer. Burada kardeşçe
yaşıyoruz. Allah’tan bu dostluk ve kardeşliğin daim ve devamını diliyoruz.
Eklemek
istediğiniz bir değerlendirmeniz varsa alabiliriz?
Beni buraya davet ettiğiniz ve göstermiş olduğunuz
yakın ilgi ve alaka için teşekkür ederim. İnşaallah bunun devamını dilerim.
Allah’tan istediğimiz tek şey, O’nun rızasını kazanma doğrultusunda çalışalım.
O’nun rızasından ayrılmayalım. Allah’ın da rahmet ve bereketi cemaat
üzerinedir.