Ağaç yaşken eğilir, atasözümüz ilk bakışta sığ gibi gözükse de çok derin ve şümullü manaları vardır. Ağacın yaş olması onun işlenmesi açısından çok geniş bir yelpazeye sahihtir. İnsan olarak düşündüğümüzde yine insanın henüz olgunluk çağına gelmeden ele alınıp, yetiştirilmesi ve insanlık adına kullanılabilir bir kıvama getirilmesi.
Ağaç yaşken eğilir, atasözümüz ilk bakışta sığ gibi gözükse de çok derin ve şümullü manaları vardır. Ağacın yaş olması onun işlenmesi açısından çok geniş bir yelpazeye sahihtir. Materyal sadece bir ağaçtır ama malzeme binlerle ifade edilebilecek çokluktadır. Tabii bu sözden maksat sadece ağaç değil, aynı zamanda insandır da. İnsan olarak düşündüğümüzde yine insanın henüz olgunluk çağına gelmeden ele alınıp, yetiştirilmesi ve insanlık adına kullanılabilir bir kıvama getirilmesi.
Aslında hiçbir insan yaratılışta kötü değildir. Birkaç ayet-i kerimede Allah Teala bunu teyit etmiştir. “Yemin olsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları (çeşitli nakil vasıtalarıyla) karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık, yine onları yarattıklarımızın bir çoğundan cidden üstün kıldık.” İsra Suresi a.17.
Tin suresinde de aynı manada şu ayeti görmekteyiz: “Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra da onu aşağıların aşağısına indirdik.”(Tin Suresi, a 4) Tercümesinde en güzel biçim, veya ayet metninde ahsen-i takvim olarak tanımlanması, insana Allah tarafından verilen en güzel ve en mükemmel biçim ve yapıyı nazara aldığımızda insanın yer yüzü varlıkları arasında gerek fiziki, gerekse ruhi ve diğer yetenekleri bakımından en mükemmel bir varlık olduğunu ifade eder.
İnsanın bu güzelliğinin kaynağı, Allah’ın bizzat yaratıp kendi ruhundan ona üflediğini ifade eden ayet-i kerime de şöyledir: “Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: “Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım.” “Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için (secde edin) saygı ile eğilin. ” Sâd suresi a. 71-72.
İnsan için ayrı bir mazhariyet de Allah’ın insanı Kendisine halife olarak yaratması ona akıl, kalp, ruh, duygu, düşünce gibi öyle kıymetli değerler manzumesi bir mahiyet vermiş ki, onu Kendine halife olarak kabul edip o ismi vermesi ne büyük bir mazhariyettir. Bediuzzaman hazretleri de insanı muhteşem bir şekilde tarif eder: “Nasıl esmada (Allahın isimleri arasında) bir ism-i azam var, öyle de, o esmanın (yine o isimlerin) nakışları arasında dahi bir nakş-ı azam var ki: O da insandır.”…İnsan Ahsen-i takvimde yaratılmıştır. Allah’ın bütün isimlerinin cilvelerine mazhardır ve kabiliyeti bütün varlıklardan üstündür. İnsan kâinatın küçültülmüş bir numunesi ve modelidir. Kâinat küçültülse insan, insan büyütülse kâinat olur. Böylece kâinat ile insan eşittir..
Bu hususta daha çok ayet ve hadis-i şerif zikredilebilir ama bu kadarla iktifa edelim.
Bu kadar yüce sıfatlarla anlatılan insan neden kendini cehennemin en dip noktasına layık görüyor da, kötülerden kötü olabiliyor, hayvandan vahşi canavardan acımasız ve yılandan daha zehirli olabiliyor.
İnsanın fıtrat temizliği bozulmadan ona sahip çıkılmalı. Allah’ın yarattığı bu safi ve duru fıtratı kötü niyetli, kötü ve acımasız canavar insanların eline düşmekten uzak tutmalı ve o fıtratının gereği ona eğitim-öğretim, edep terbiye verilmeli ve insani değerler öğretilmelidir. Gücün değil, Hakk’ın üstün olduğu, vurgulanmalı, maddenin, makamın, mansıp ve rütbenin insana insanlık adına hiçbir +(artı) değer katmayacağını daha geçken zihnine nakşetmeli. Aksi halde fıtratında Cenab-ı Allah insana akıl, kalp, ruh, duygu, düşünce gibi öyle mahiyetler vermiş ki aklı olan dünya için değil; ahiret için yaratıldığını ve hakikatin ahirete yönelik olduğunu anlar. Gizli bulunan her türlü kötülükler, şeytan ve nefsin yardımı, kötü insanların desteği ile insanlıktan çıkıp, hem canavardan daha canavar, yılandan daha zehirli duruma kendini getirerek, Tin suresi 4. ayette geçtiği gibi cehennemin en derin çukuruna kendisini atmış olur.(http://www.turkeytoday.net)