Geçen makalede 17-25 Aralık vesile edilerek Türkiye halkına yapılan haksızlık ve zulmü biraz izah etmeye çalıştım. O günkü AKP Hükümeti’nin halkına yaptığı insanlık dışı bu haksızlıkları ve zulümleri bile yazamadım. Dolayısıyla yaptıkları kitap düşmanlığını anlatmaya sıra gelmedi.
Seçen makalede 17-25 Aralık vesile edilerek Türkiye halkına yapılan haksızlık ve zulmü biraz izah etmeye çalıştım. O günkü AKP Hükümeti’nin halkına yaptığı insanlık dışı bu haksızlıkları ve zulümleri bile yazamadım. Dolayısıyla yaptıkları kitap düşmanlığını anlatmaya sıra gelmedi.
Türkiye’de son 40 yılı aşkın sürede, hiçbir ayrım gözetmeksizin ülke insanına eğitim-öğretim sahasında maddi manevi çok büyük hizmetler verildi. Ülkemizde şehir ve etnik yapı gözetilmeksizin (İstanbul neyse Van, Diyarbakır, Antep ve Ankara, İzmir) Avrupa standartlarında veya o standartların da üstünde eğitim-öğretim verildi; Okullar, kurslar ve Üniversiteler kuruldu. Hatta bu gün hizmete zulmedenler onu imha etmeye çalışanlar bile bunu bilir ve bunun şahididirler.
Ayrıca halkımızın haber alma özgürlüğünü temin, maddi manevi gelişmesi için radyolar televizyonlar Gazeteler ve Mecmualar kuruldu ki, halkımızın, ilmi, ahlaki, dünyevî, tarihi ve dini hassasiyetleri nazara alınarak ülkesini seven, her türlü zararlı şeylerden sakınan modern insan yetiştirilsin. Hizmet hareketi bunu başarmayı da becerdi. Türkiye genelinde okuma yazma oranının arttırılmasında da katkı sağlandı.
Uluslararası kalkınmışlık göstergesi olarak bilinen kitap okuma endeksi yükselmeye başlayınca bundan rahatsız olanlar oldu. Geri kalmışlık kaderimizmiş gibi birileri buna da mani oldu; olmaz mı siyasi kariyerlerinin devamı için, okumayan yazmayan düşünmeyen ve sorgulamayan bir kitle arkalarında olmalı ki her dedikleri alkışlansın ve hep yönetsinler. Bu alkışlanmaya bir misal vermek istiyorum. Güya ülke menfaatine milyon dolarları saçıp savuran Sn CB her yerde: “Almanya ve Avrupa bizi kıskanıyor!” diyor ve alkış alıyor. Kıskanmaz mı Reis, onlar yılda 65.000 cins ilmi, ahlaki, kültürel, edebi (okul dışı) kitap basıyorken Türkiye ise 6.031 cins okul dışı kitap basıyor, Almanya kıskanmaz mı bizi!Ülkemden utanarak şunu da yazmak istiyorum: Japonya’da toplumun yüzde 14’ü, ABD’de yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okurken, bizim ülkemizde sadece on binde (10.000) bir kişi kitap okuyor. Almanya’nın GSMHsı 33.356, Türkiye’nin 11.920. Dünyada en yüksek 20 ekonomiden 3 trilyon 852 dolarla dünyada 5’inci sırada; 799,5 milyar dolarlık GSMH’ye sahip Türkiye 18’inci sırada.
8-9 milyonluk Azerbaycan’da bile ortama 1 kitap 100 bin adet basılırken, 80 milyon nüfuslu Türkiye’de bu rakam ortalama 2 – 4 bin civarında basılmaktadır. Bir değer daha verip başlığa döneceğim. BM araştırmasına göre ortalama şu ülkelerin insanları Norveç’te 137, Almanya122, Belçika ve Avustralya 100, G. Kore 39 dolar yılda kitaba para öderken, T.C. vatandaşları ise yılda kitaba 45 sent para ödemektedir! Almanya bizi neden kıskanmasın
Evet kıymetli okuyucu böyle bir milletin kitapla ne işi olabilir ki, kitabı yasaklar da yırtar da yakar da çiğner de. Sebep: KİTAP DÜŞMANLIĞI. Bu hususta bize tarihte ancak Moğollar örnek olabilir. Çünkü Moğollar Bağdat’ı işgal ettiklerinde sadece bizdeki gibi halka düşmanlık etmediler. Bağdat kütüphanelerindeki resmi ve özel milyonlarca kitabı imha ettiler ve tarihi bir realite olarak günlerce Dicle nehri mürekkep renginde aktı. Bu günkü Türkiye o günkü Moğol istilasındaki Bağdat’tan aşağı değil maalesef. AKP hükümetinin yasakladığı (yayınevi, şahıs, kurum), basılmış olan kitaplardan (Tefsir, Hadis, Kur’an, İlmihal, tasavvuf ve ahlak kitapları, hatta okul kitapları) kimin elinde, arabasında ve evinde bulunursa yakalanıyor, hapse atılıyor ve yıllarca, evinde tefsir, hadis, Kuran meali bulunan adam erkek kadın. hapisten çıkamıyor
Bütün Türkiye’de can korkusu ve hapis endişesiyle insanlar 20-30-40-50 yıl boyu biriktirdiği kütüphanesini ya gizlice yakıyor, ya bir yerlere gömüyor ya nehirlere ya da olan yerlerde denize atıyorlar ve attılar.
2000 yıl önce Ovidius Naso boşuna dememiş: Kitaplıklar demokrasinin kaleleridir. Demokrasiyi yıkmak için önce kitaplıkları yıkacaksın sonra demokrasiyi, sonra da nur topu gibi bir diktatörlük! Ne yazık ki, ülkemiz buna hazır artık!
Söylenecek çok söz var ancak küçük bir anımı aktararak bitiriyorum. THY ile İstanbul-Kayseri yolculuğu yapıyordum. Uçağa binip oturduk, kitabını çıkaran kemerini bağlar bağlamaz başlıyor okumaya. Yolcuların üçte ikisi yabancı turist. Uçağımız kalkınca ben hostesi çağırdım ve ona: Mizahi olarak Hostes hanım git şu alçaklara söyle kitaplarını kapatıp çantalarına koysunlar, bunlar bizim ahlakımızı bozacaklar, bak biz okuyor muyuz? Belki de bunlar bu ülkede kitap okumanın yasak olduğunu bilmiyorlardır.!
Siz iç hatlarda, tren, otobüs, uçak, vapur vs. ile yolculuk yaparken kitap okuyan Türk’e hiç rastladınız mı? Okuyan varsa o illa ki yabancıdır. Aslında bu konu ayrı bir makale konusudur.