Dr. Dursun Ali Erdem
Ancak dünya ve ülke gerçeklerinden kopuşun bu denli öngörülemez seviyede olduğu bir dönemin yaşanmadığı kanaatindeyim.
Siyaset devlet idare etme sanatıdır. Bir devletin geçmişten gelen yazılı ve sözlü tecrübe ve teamüllerinin değişen şartlara adaptasyonu ve pratiğe dökülmesi siyaset üzerinden gerçekleşir. Tarihimizle hatta yakın tarihimizle kıyasladığımızda; zaman zaman geriye dönüşler, fetret dönemleri yaşanmıştır. Ancak dünya ve ülke gerçeklerinden kopuşun bu denli öngörülemez seviyede olduğu bir dönemin yaşanmadığı kanaatindeyim. Siyasetin tek başına domine ettiği ve toplumun her kesimini esir aldığı bu dönem gelecekte bir devlet yönetimi olarak değil bir çetenin demokrasinin nimetlerini kullanarak ülkeyi işgal dönemi olarak adlandırılacaktır.
Devlet hiçbir ayrım gözetmeksizin vatandaşlarına hizmet götüren siyasi organizasyonun ismidir. Vatandaşın; eğitim, öğretim, sağlık, güvenlik, yargı, ticaret yani kısacası hayatını devam ettirmesi için gereken alanların gerek denetimi gerek yapılandırılması adına sorumluluk sahibi olan yapının ismidir. İster yerli ister yabancı vatandaşlarını ve ülkesini her türlü saldırıya karşı adli, idari, hukuki ve askeri olarak koruma altına alır. Yani vatandaşının hak ve hukukunu korumak ve kollamak devletin asli vazifesidir.
Devlet başkanı da olsa hiç kimse devlet aygıtının tartışılmaz ve sorgulanmaz üyesi veya patronu değildir. Hiç bir yapı veya makam istediği zaman istediği kurumdan insanları kişisel ihtiras ve kişisel kini ve arzuları için suni sebepler ihdas ederek suçlayamaz ve özgürlüğünü kısıtlayamaz.
Maalesef bugün ülkemizde yüz binlerce insan tamamen keyfi şekilde inanılmaz hukuksuz muamelelere maruz kalmaktadır. Devlet asli vazifelerini bırakıp kendi vatandaşına her alanda ayrımcılık yapmaktadır. Vatandaşını ötekileştirdiği gibi, vergileriyle ülke ekonomisini ayakta tutan yüzlerce insanın malvarlıklarına, servetlerine keyfi el konulmuştur. Dünyada bu vaka görülmüş bir uygulama değildir. Devlet başkanının arzusuna göre ötekileştirdiği kimselere özellikle yurt dışında doğan bebelere kimlik vermediği, miadı dolan pasaportların tarihleri uzatılmadığı (Büyükelçiliklere talimat verilerek) düşünülünce on binlerce insanın öğrenimi yarım kalıyor! Türkiye halkı akla ziyan bir dönemi yaşıyor.
Bunun emsali modern tarihte sanırım hiçbir millet ve hiçbir devlette yaşanmamıştır. Ancak bir dönem Rusya’da: Yüzbinlerce insanın o günkü şartlarda devlet için tehdit adı altında derdest edilmesi tutuklanıp hapse veya esir kamplarına atılmasına; Stalin’in 1937-38 yıllarında başlattığı büyük kıyım örnek verilebilir.
Bugün Türkiye’yi yöneten anlayışın temsilcileri dünyadan çok büyük tepki gelmesine rağmen bu gayri insani muameleleri devam ettirmektedir. Bütün muhalifleri terörist iftirasıyla, yargısız infaza tabii tutan komünist ülkeler dahil emsali yer yüzünde yoktur.
Hadiselerin devlete bakan yönünün kötülükleri sayılamayacak kadar örnekleri çoğaltılabilir. Ancak sebepsiz yere modern ve ulusal ve uluslararası toplumun beğenisini almış 2000’in üzerinde orta lise, yurt, kültür merkezi, çeşitli beceri kursları kapatan, öğretmen ve personeli işinden atan yokluğa terk eden 40-50 kadar üniversite, araştırma merkezi ve akademi kapatan ve bütün akademisyenini sokağa atan bir devlet göreniniz var mı? Mahkemelerde istediği kararı vermeyen hâkim ve savcıları işinden atan hatta hapsettiren devlet idarecilerimiz ayrıca, onlarca tv kanalı, onlarca radyo ve onlarca gazete kapatıp, 100’lerce gazeteciyi hapse atan bir devlet bileniniz var mı yıl 2014-2017.
Bundan dolayı Birleşmiş Milletlerin, ülkemizde ötekileştirilen bu insanlara sahip çıkması, geçici kimlik vermesi Türkiye adına çok mu çok utanılacak bir insanlık dersidir.
Türkiye’de 17-25 Aralık yolsuzluklar şaibesi, bu gün artık uluslararası mahkemelere taşınmış durumdadır. O gün hukuka, yargıya, ve emniyet güçlerine müdahale edilmeyip, zanlı durumunda olan insanlar ve kurumlar yargıyla aklansa veya cezalandırılsaydı, ne devletin hükmü şahsiyeti bu kadar rencide edilmemiş ve birinci dereceden itibaren devlet yöneticileri ele aleme bu kadar rezil olmamış olurlardı.
Ne yazık ki, ne komşuları arasında ne de dış dünyada artık itibarı olan bir Türkiye ile karşı karşıyayız.http://www.turkeytoday.net