ODA TV yazarı Müyesser Yıldız
işkence ve tehditlerle insanların nasıl itirafçı yapıldığını, hiçbir yasadışı
eylemle alakası olmayan insanların hayatının Emniyet’te hazır ifadelerle nasıl
bitirildiğini çarpıcı bir örnekle anlattı.
Müyesser Yıldız / Odatv.com
Yok böyle bir tanıklık
ByLock olayından sonra, “Aman gizli tanıklara,
itirafçılara da dikkat” demiştik.
darbeye teşebbüs davası.
“Cemaat abisi” diye bilinen tanık, Polis ve Cumhuriyet Savcılığındaki
ifadelerinde, “F…” mensubu olduğunu kabul etmiş, tüm yaşantısını anlatmış, bu
arada kentte kendisine bağlı bazı askerlerin de adını vermiştir.
Geçen ayki duruşmada, mahkeme heyeti yerini alır.
Nedendir bilinmez, duruşma savcısının yanında Başsavcı da duruşmaya çıkar.
Tanık huzura getirilir. Yemin ettirilir.
sanıklar hakkında ne biliyorsun?” diye sorar.
Tanık, “Tanımıyorum ben onları” cevabını
verir.
Mahkeme Başkanı, tanığın ismini verdiği 3 sanığı
sırayla ayağa kaldırır. Tanık yine, “Tanımıyorum” der.
Sonrasında şu diyaloglar yaşanır:
Başkan: Neden
soruşturma aşamasında “Tanıyorum” dedin?
Tanık: Ben
tanıdıklarımı bilgisayardan gösterdim. Sonra, “Darbe davasından içerde olanlar
var, zaten darbeci onlar. Ceza alacaklar. Onların da adını ver çıkaralım seni”
dediler. Cezaevinde çekilmiş fotoğraflarını gösterdiler. Ben de “Tanıyorum”
dedim. İsimleri de kendileri yazdı.
Başkan: Soruşturma aşamasında verdiğin ifadeyi kabul
etmiyor musun?
Tanık: Efendim, ben
örgüt üyesiyim. Beni gözaltına aldılar. Günlerce işkence yaptılar. Karımı
gözaltına alıp, yan odada bana gösterdiler. Çocuklarımı, Çocuk Esirgeme Kurumuna
verdiler. Günlerce işkenceden sonra bana, “karınla oruç bozarız” dediler.
Ne istiyorsunuz dedim. “Sana söylediklerine ilave
olarak birkaç resim göstereceğiz, bunları da tanıdığını söyleyeceksin. Tutanağı
imzalayacaksın. Önce karını, bu ifadeleri mahkeme huzurunda tekrar ettikten
sonra da seni çıkaracağız” dediler. Ben de imzalamak zorunda
kaldım. Aklımı yitirmek üzereyim, psikolojik tedavi görüyorum.
Salondakiler donar kalır! Donup kalan sadece onlar
olmaz. Malum, duruşmalar görüntülü ve sesli sistemle (SEGBİS) kaydediliyor ya,
işte bu da donmuştur. Görüntüler kaydedilmiş, ama sesler hışırtılıdır. Mahkeme
Başkanı, iyi niyetle bir hafta boyunca kaydın ses çözümlerini yaptırmaya
çalışır. Ancak sesler anlaşılamaz.
1 HAFTADA NE DEĞİŞTİ?
Duruşmanın tekrarlanması mecburiyeti hasıl olur. Ve
bir hafta sonra “Tanık” yeniden huzura alınır. Bu duruşmada da şunlar olur:
Başkan: Evet
anlat bakalım, sen bu sanıklar hakkında ne biliyorsun?
Tanık: Tanıyorum
ben onları. Evime gelir giderlerdi.
Başkan: Geçen
hafta tanımıyorum dedin.
Tanık: O zaman
kendilerine ve ailelerine acımıştım.
Başkan: Şimdi ne
değişti?
Tanık: Düşündüm
ki, herkes suçunun cezasını çeksin.
Başkan: Peki
o zaman, teşhis ettireceğim sana bu şahısları.
Avukatların da talebi üzerine teşhis edilecek 3
sanığa ilave olarak 5 kişi daha ayağa kaldırılır ve tanık bu 8 kişi arasından
3’ünü teşhis eder. Bu 3 kişi önceki duruşmada da kendisine gösterilen
kişilerdir zaten. Buna rağmen 1’i hakkında, “Benziyor” ifadesini kullanır.
Oysa, bu sanık uzun boylu, saçları önden epeyce dökük, sarışın teşhisi kolay
bir kişidir.
Her neyse, duruşmadaki diyaloglara devam edelim:
Başkan: Evet,
söyle bakalım ne biliyorsun sanık hakkında?
Tanık: Ne demişim
daha önce efendim?
Başkan: Önce
sen söyle bakalım.
Tanık, zorlanarak da olsa kendisine ezberletildiği
tahmin edilen kolluktaki ifadesinden birkaç cümleyi tekrarlar. Sıra avukatların
sorularına gelir.
Sanık avukatı, müvekkilinin “Rütbesini, tugaydaki görevini” sorar.
Tanık, “Bilmiyorum. Nereden bileyim avukat bey” karşılığını
verir. Avukat, “Örgüt abisiymişsin ya!.. Bu örgüt,
mensuplarının hele ki, asker mensuplarının her şeyini kayda alıyor” diye
tepki gösterir. Tanığın cevabı, “Ben öyle şeyleri bilmiyorum
avukat bey” olur.
Avukat peş peşe yeni sorular yöneltir; “Sanık nereli? Eşi çalışıyor mu, ne iş yapar? Kaç çocuğu var?” gibi…
Eş ve çocuklarla ilgili sorulara “Bilmiyorum” cevabını veren tanık, sanığın
memleketi için de, “Sanırım Karadenizli.
Gümüşhane, Ordu, Trabzon olabilir” der.
GÖREVDEKİ SANIĞIN TAYİNİNİ ÇIKARDI
ifadesini hatırlatır. Devamında şu konuşmalar olur:
Tanık: Bilmiyorum
avukat bey. Öyle mi demişim?
Avukat: Sanık
bu şehre ne zaman tayin oldu?
Tanık: Bilmiyorum.
Avukat: Sen
bu adamı bir örgüt abisinden devralmadın mı?
Tanık: Hayır,
almadım.
Avukat: Eee,
nasıl tanıştınız?
Tanık: Benim
evime geldi.
Avukat: Nasıl
yani, ziline basıp gelince mi tanıştınız?
Tanık: Evet
avukat bey.
nereden biliyormuş?
ki.
ziline basan herkesi eve alır mısın?
örgütsünüz ya onun için soruyorum, dikkatli olmak zorunda değil misiniz? Peki,
nasıl haberleşiyordunuz?
Tanık: Haberleşmiyorduk.
Avukat: Kaç
kez geldi evine?
Tanık: Bir kaç
kez gelmiştir.
Avukat: Kabaca
tarihleri hatırlıyor musun?
Tanık: Hayır.
Avukat: Polisteki
ifadende tayin oldu gitti şehirden demişsin?
Tanık: Evet.
Avukat: Ne
zaman gitti?
Tanık: 2016
Şubat, Mart, Mayıs falan olabilir. Bahar aylarıydı. (Soruşturma aşamasındaki
ifadesinde ise Nisan demiş.)
Avukat: Adam
tayin olmamış ki!.. Darbe gecesi bile görevde!..
Tanık: Ne bileyim
ben avukat bey?
Avukat: Sen
geçen hafta buraya geldin ve “Sanığı tanımıyorum” dedin, hatta, “Yemin ederim
ilk kez görüyorum” dedin.
Tanık: Evet.
Avukat: Şimdi
ne değişti de tanıyorum diyorsun? Cezaevinde kim görüştü seninle geçtiğimiz
hafta?
Bu soru üzerine tanık. Başsavcıya doğru bakar.
Avukat, “Neden bakıyorsun Savcı Beye? Sayın
Başkanım, tanık size bakarak konuşsun, ikaz edin lütfen” der. Mahkeme
Başkanının, tanığı uyarmasından sonra Avukat, sorusunu tekrarlar. Tanık,
kimseyle görüşmediğini söyler. Diyalog şöyle sürer:
Avukat: Psikolog
görüştü mü?
Tanık: Görüştü,
ama onunla benim rahatsızlığımız üzerine konuşuyorum. İyi geliyor.
Avukat: Koğuşun
değişti mi?
Tanık: Evet.
Geçen hafta burada ifade verdikten sonra koğuşumu değiştirdiler.
Avukat: Sen
mi istedin bu değişikliği?
Tanık: Hayır.
Avukat: Hangi
koğuşa aldılar? Kimler var yeni koğuşunda?
Tanık: Polisler
var. (Tek tek isimlerini sayar. Bu da göstermektedir ki, tanığın hafızası
oldukça iyi.)
Avukat: Tekrar
şu polisteki teşhis işlemine dönelim. Sen nasıl teşhis ettin bu şahısları?
Tanık: Bana
bilgisayardan resimler gösterdiler, tanıdıklarımı söyledim. Sonra cezaevinde
çekilmiş resmini gösterdiler. Ben de “Tanıyorum” dedim.
Avukat: Adını
nereden biliyordun?
Tanık: Ben ne
bileyim avukat bey? Onlar söylediler adını da.
Avukat: Sen bu ifadeyi verirken avukat yok muydu?
Tanık: Yoktu. İş
bittikten sonra geldi. İmzaladı, gitti.
SENİ DE Mİ SÖYLEMİŞİM?
Bu cevaplardan sonra başka sorusu olmadığını belirten
Avukat, sözkonusu ifadeyi imzalayan Avukat dahil tüm sorumlular hakkında suç
duyurusunda bulunacaklarını bildirir.
Ancak duruşmanın asıl bombası birkaç saniye sonra
patlar.
Tanığın adını vermediği, tanıkla da hiçbir ilgisi
olmayan bir sanık, Mahkeme Başkanından izin isteyerek, soru sormak üzere
kürsüye gelir.
Tanığın tepkisi şu olur:
“Seni de mi söylemişim?”
Sonuç:
Sanıkların tutukluluğuna devam kararı verilir. Bu
tanık ise tahliye edilir!..
Hasılı kelam; İktidar Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet
Altan ve Şahin Alpay’la ilgili verdiği tahliye kararına, “F… ile mücadelede
zaafiyete yol açar” diye tepki gösteriyor da peki bu “mücadele yöntemlerine” ne
demeli?