İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, Habertürk’ten Kübra Par‘a verdiği söyleşide, “Benim
kanaatime göre, Türkiye’deki bütün tarikatlar MİT’in denetimindedir. MİT’in
onay vermediği bir yapılanma olmaz” dedi.
Par’ın “Bunu bir bilgi olarak mı yoksa tahmin
olarak mı söylüyorsunuz?”sorusunu ise şöyle cevapladı:“Hem bilgi
hem tahmin. Ortada bir tarikat var, bu tarikatın binlerce müridi var, bir
taraftan holdingleşiyorlar ve MİT’in bundan haberi yok. Böyle şey olur mu?
Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor. Devlete zarar verip vermediğini
söyleyemem ama İslam’a zarar veriyor. Çünkü İslam dışı bir yapıları var. Bizim
tarikatlarımızda Kuran yoktur. Tarikatlarımızda aziz Peygamber’imizin sözleri,
davranışları ve işleri ölçü değildir; tarikatlarımızda şeyh önemlidir.
Tarikatlara bağlı olan çok değerli insanlar da var ama büyük bölümü cahildir.
Ne Kuran bilir ne aziz Peygamber’imizin sünnetini bilir ne de fıkıh bilir.
Onlar için din, şeyh efendinin söylediğidir. Bu, Mevlevilik’te de böyledir. Şu
an Türkiye’de yaşayan tarikatların hepsi şahıs merkezlidir. Onlara itiraz
ettiğiniz zaman, ‘Sen Kuran’ın zahirine hapsolmuşsun, Kuran’ın özüne inmek
lazım’ derler.”
‘DİYANET SIKIŞIP KALDI, PUTPERESTLİĞE ADIM…
Peygamber’imiz bir emir verdiği zaman, eğer sahabelerden bir
kısmı bu emri içine sindiremezse, “Bize
olan bu emriniz Yaradan’ın emri midir, yoksa sizin kişisel değerlendirmeniz
midir?” diye sorardı hatırlatması yapan Demircan, şöyle devam
etti:“Eğer Peygamberimiz ‘Kişisel değerlendirmem’ derse, sahabe, ‘Ya
Resulullah, bu görüş doğru değil’ derdi. Yani ortada hakem Kuran’dı. Eğer siz
bu tarikatlarınızı Kuran’ın, Peygamber’imizin hakemliğinden çıkarırsanız,
bunlar şahısların egemenliğine giriyor. Tarikat şeyhine kutub veya gavs
diyorsunuz. Doğu’daki tarikatlardan birinin yayınladığı takvimde, “Gavs-ı sani
şöyle dedi” diyor. Gavs, “çağırdığınız zaman, dünyanın neresinde olursa olsun
gelen adam” demektir. Bu, Allah’a özgü bir vasıftır. Bu şirktir, putperestliğe adımdır!
Kutub da yalan, bunların anladığı mana da evliyalık da yalan.”Diyanet’in, modernizm ile geleneğin arasında sıkışıp kaldığını
söyleyen Ali Rıza Demircan, “Diyanet
İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet döneminden beri özgür bir kurum değil, siyasetin
emrindedir. Bu yüzden de ciddi konulara el atamaz hale geldi.” açıklamalarında
bulundu.
‘TÜRKİYE’DEKİ EKONOMİK SÖMÜRÜYÜ GÜNDEME TAŞIRIM DİYE
KONUŞTURMUYORLAR’
Diyanet’in Gülen Cemaati ile ilgili 6 dilde yapacağı propoganda
yayınları içinse Demircan, “Buradan
açık çağrı yapıyorum: Diyanet neden yaşayan tarikatları inceleyip onların
eserlerindeki yanlışları anlatmıyor?” diyerek dini içerikli
mahalli televizyon kanalları örneğini verdi:“Ben devleti de Diyanet’i de samimi
bulmuyorum. Özel sektöre ait büyük kanalların dışında, en az 500 tane de
mahalli kanal var. Bu kanalların bir tanesinde sağlam bir din anlatılmıyor.
Peki, bu millete dinini kim öğretecek? ‘Konuşayım, para istemem’ diyorum.Beni
radikal buluyorlar. Türk toplumunun ya da devletin istediği sınırlar içinde bu
dini anlatmıyorum. Sırası gelir, Türkiye’de ekonomik sömürüyü de gündeme
taşırım. Bu da işlerine gelmiyor.